Güncel

Prof. Dr. Çelik: Bireyselciliğin en büyük sebebi fıtrat dini olan İslam'dan uzaklaşmaktır

Son yıllarda artmaya başlayan bireyselleşme ve yalnız yaşama isteğinin birçok nedeni olduğunu dile getiren Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Çelik, bu hastalıktan İslam'ın öğretileriyle kurtulmanın mümkün olduğunu kaydetti.

Abone Ol

Bireysel yaşama isteğinin Avrupa'da ortaya çıktığını ve hızlı bir şekilde yayıldığını dile getiren Çelik, Türkiye'de tek kişilik hane halkının yüzde 13,9'dan yüzde 19,7'ye yükseldiğini kaydetti.

Çelik, "Bireyselcilik akımı 1950'den sonra Avrupa'da sosyal devlet anlayışının neticesinde ortaya çıkıyor ve hızlıca yayılıyor. 1900’lerde Avrupa devletlerinde bir evde tek başına yaşayan insan oranı yüzde 1'den daha azken bu oran giderek artıyor ve günümüzde korkunç boyutlara ulaşıyor. Türkiye'de ise tek kişilik hane halkı sayısı son on yılda yüzde 13,9'dan yüzde 19,7'ye yükselmiştir. İngiltere’de yalnız yaşayan insanların problemleri ile ilgilenmek, onlara çözüm üretmek üzere Loneliness Minester "Yalnızlık Bakanlığı" adı altında bir bakanlık kurulmuştur. Bu bakanlık yalnız kalan insanların ihtiyaçlarını karşılıyor, onların bakımını sağlıyor ve öldüklerinde de defin işlerini yürütüyor." dedi.

"Sosyal medya bağımlılığı da bireyselliğin en önemli etkenlerinden biri haline gelmiştir"

Çelik, sosyal devlet anlayışının bir sonucu olarak ortaya çıkan ve hızlıca yayılan bireyselcilik düşüncesinin toplumumuzda da hızlıca etkili olmaya başladığını kaydetti.

Bir arada yapılan etkinliklerin bittiğine değinen Çelik, "Günümüzde hızlıca yaygınlaşan sosyal medya bağımlılığı da bireyselliğin en önemli etkenlerinden biri haline gelmiştir. Tamamen dış dünyadan soyutlanan ve bütün ihtiyaçlarını sosyal dünyadan karşılayan kişiler tamamen yalnızlığın pençesine düşmektedirler. Çocukların başta arkadaşları olmak üzere her şeyleri sanal dünyadan oluşmaktadır. Sokaklara çıkıp akranları ile oynamak yerine akıllı telefonların karşısında zaman geçirmeyi tercih etmektedirler. Televizyon dahi izlemeyi bırakıp tek başına, kendi odasına kapanıp, kapıyı da arkadan kilitleyerek tek başına olmayı istemektedirler. Eskiden olumsuz etkileri çok da olsa aile fertleri bir arada televizyon izleyebiliyorlardı. En azından bir film izlerken dahi bir arada bulunuyorlardı. Ama gelinen noktada bunları dahi kaybettik." ifadelerini kullandı.

"Hasta bir toplum ve o topluluklardan oluşan hasta devletler ortaya çıkmaktadır"

Bireyselliğin beraberinde hasta toplumlar ortay çıkardığına değinen Çelik, "İnsanı sadece maddi ihtiyaçları olan bir makine gibi gören anlayış yapısına göre kişilerin maddi ihtiyaçlarının karşılanması yeterlidir. Oysa ki insan ruh ve beden denen bir bütünden meydana gelmiştir. Mutluluk da ne sadece bedenin ihtiyaçlarının karşılanması ile ne de sadece ruhun ihtiyaçlarının karşılanması ile elde edilebilir. Ruh ve bedenin bir bütün olarak görülüp ikisinin de ihtiyaçlarının karşılanması ile sağlanabilir.  Fakat sosyal devlet anlayışında kişinin maddi bütün ihtiyaçları dikkate alınırken onların manevi, ruhî yönlerine hiç temas edilmemiş olması sorunu çözmekten ziyade daha da büyütmektedir. Böyle bir toplumda başta türlü ahlaksızlıklar olmak üzere her türlü uyuşturucu kullanımı da artarak devam etmektedir. Neticede ortaya hasta bir toplum ve o topluluklardan oluşan hasta devletler ortaya çıkmaktadır. Avrupa'da başlayan ve hızlıca dünyada yayılmaya başlayan bireyselcilik düşüncesinin görünürde birçok maddi sebepleri olsa da aslında en büyük sebebi fıtrat dini olan İslam ve onun getirmiş olduğu ilkelerden uzaklaşmak olduğunu söyleyebiliriz. İslam toplumunda böyle bir şeyin olması söz konusu değildir. İslam’ın getirmiş olduğu ilkeler o kadar güzel ki bu tür bir hastalığın olmasına asla müsaade etmez." şeklinde konuştu.

Bireysel yaşama isteğine karşı mücadele edebilmenin yolunun İslam'ın topluma ve ahlaki değerlere bakış açısına sahip olmakla olabileceğini dile getiren Çelik, çözüm yollarını başlıklar halinde şu şekilde sıraladı:

"Sağlam aile yapısı"

Çelik, "Bireyselciliğin önündeki en büyük engel sağlam aile yapısıdır. Bireyselcilik bir zehir ise onun panzehri ailedir. Aile yapısı ne kadar sağlam olursa bu sorun o kadar kolay ortadan kalkar. İslam, aile yapısını sağlam temeller üzerine bina etmiştir. Kadın ve erkeğin fıtrî yapısını da dikkate alarak düzenlemeler getirmiştir. Ailenin sağlam temeller üzerine kurulmasını sağladığı gibi o şekilde devam etmesi için de her türlü düzenlemeleri belirlemiştir. Aile bağları sağlam olduğu müddetçe kişilerin yalnızlık yaşaması söz konusu değildir." dedi.

" Anne-babaya itaati emretmiş"

İslam'ın ebeveynlere büyük değer verdiğini kaydeden Çelik, "Kişiye günah olan bir şeyi emretmedikleri müddetçe anne, babaya itaat etmeyi zorunlu kılmıştır. 'Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara 'Öf!' bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle.' ayet-i kerimesinde de buyrulduğu gibi anne-babaya her zaman iyilik edilmesini emretmiştir. Yaşlandıkları döneme de ayrıca dikkat çekerek, yaşlılıklarında onlara 'Öf!' dahi denilmemesi istenmiştir. Yaşlılık dönemi onların en fazla duygusal oldukları, adeta çocuklaştıkları dönemdir. 'Öf!' sözü ise memnuniyetsizliğin en alt seviyesidir. Yani onların en fazla yük oldukları dönemde, memnuniyetsizliğin en küçüğünü dahi yapma şeklinde bir mesaj verilmektedir. Anne babanın bu kadar değer gördüğü bir anlayış yapısında yalnızlık ve yalnız yaşam olmayacaktır." ifadelerini kullandı.

"Anne, babanın duası en makbul dualardan kabul edilmiştir"

Anne ve babanın duasını almanın önemine değinen Çelik, "İyi ve sağlıklı ilişkiler tek taraflı değil çift taraflı yürür. Çocuk anne ve babasına iyi davranırken onlardan da bir karşılık görecektir. Çocuğun anne ve babasından görebileceği en güzel karşılık onların duasıdır. 'Üç dua vardır ki bunların kabul olunacağında şüphe yoktur. Bunlar mazlumun duası, misafirin duası ve anne babanın çocuklarına olan duasıdır.' hadis-i şerifinde de buyrulduğu gibi anne ve babanın çocuklarına olan duası, kabul edilen dualar arasında sayılmıştır. Anne ve babasının duasını almak isteyen bir evlat asla onları yalnız bırakmayacak, huzurevi ve yaşlı bakım evleri gibi yerlere göndermeyecektir." şeklinde konuştu.

"İslam kardeşliği"

İslam kardeşliğinin önemine değinen Çelik, 'Müminler ancak kardeştirler.' ayeti kerimesinde buyrulduğu gibi bütün müminler kardeş ilan edilmiştir. 'Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları (kardeşlerini) kendilerinden önde tutarlar.'  ayet-i kerimesinde de kardeşliğin ölçüsü belirlenmiştir. Tüm inanları kardeş olarak kabul eden ve onların ihtiyaçlarını kendi ihtiyaçlarının önünde gören kimselerden oluşan bir toplumda yalnızlık yaşanır mı?" dedi.

"Komşuluk ilişkileri"

Çelik, 'Sizden biri kendisi için istediğini din kardeşi için -yahut komşusu için- de istemedikçe (tam) iman etmiş olamaz.' Ebu Zer (radıyallahu anh) şöyle dedi; 'Dostum (Hazreti Peygamber) (sallallahu aleyhi vesellem) bana şunu tavsiye etti, 'Çorba pişirdiğinde suyunu biraz fazla koy, sonra komşularının hâline bak da uygun bir şekilde kendilerine ondan ikram et.' hadis-i şeriflerinde de ifade edildiği gibi insanın komşuları ile ilişkilerini devam ettirmesi, onların ihtiyaçlarını gidermesi, en ufak bir şey dahi olsa onlara yardım etmekten geri durmaması tavsiye edilmiştir. İslam'ın getirmiş olduğu güzel komşuluk ilişkileri çerçevesinde kopması mümkün olmayan sosyal bağlar oluşmuştur. Mümin sadece kendi evinin bacasının tütmesini sağlamakla görevli değil, komşusunun bacasını da gözetlemekle sorumludur." ifadelerini kullandı.

"Toplumsal Sorumluluklar"

Müslümanın toplumsal sorumluluk sahibi olması gerektiğini kaydeden Çelik, "Müslümanın Müslüman üzerindeki hakkı beştir: Selâmı almak, hastayı ziyaret etmek,  cenazeye iştirak etmek, dâvete icabet etmek, aksırana 'yerhamukellah' demek. hadis-i şerifinde de buyrulduğu gibi İslam insanı tek olarak değil toplumun bir ferdi olarak kabul eder. Buna göre de ona bir takım görev ve sorumluluklar yükler. Müslüman, kardeşi ile ilişkilerini koparamaz. Selamlaşma ile aralarında bir sevgi köprüsü kurulur. Onun hastasını ziyaret edip, cenazesine katıldığında ona değer verdiğini gösterecek ve aralarındaki husumet duyguları kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Davetine icabet edip lokmasını paylaştığında ise aralarındaki muhabbet köprüsü yıkılmaz bir hal alacaktır." şeklinde konuştu.

"İnsanlara hizmeti ibadet saymak"

Müslümanın kendi nefsinden önce toplumu düşünmesi gerektiğini ifade eden Çelik,   'İnsanların en hayırlısı onlara en fazla faydalı olandır.' hadis-i şerifinde de ifade edildiği gibi başkalarının ihtiyacını gidermek en hayırlı ibadetlerden sayılmıştır.' Kendisini kurtaran kaptan değil, tüm gemiyi kurtaran kaptandır.' anlayışı ile hareket edilmesi istenmiştir. 'Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, haksızlık yapmaz, onu düşmana teslim etmez. Müslüman kardeşinin ihtiyacını gideren kimsenin Allah da ihtiyacını giderir. Kim bir Müslümandan bir sıkıntıyı giderirse, Allah Teâlâ o kimsenin kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Kim bir Müslümanın ayıp ve kusurunu örterse, Allah Teâlâ da o kimsenin ayıp ve kusurunu örter.' hadis-i şerifinde de ifade edildiği gibi Müslümanın Müslümana yönelik yıkıcı olmayan, yapıcı olan her tutum ve davranışı ibadet olarak kabul edilmiştir. İhtiyaç sahibi insanların ihtiyaçlarının karşılanmasının ibadet olarak kabul edildiği bir toplumda ihtiyaç sahibi insanın kalması ve yalnızlığın olması düşünülemez." dedi.

"Cemaatle ibadetin bireysel ibadetten daha faziletli sayılması"

İslam dininin toplumsal yaşama önem verdiğini dile getiren Çelik, "Cemaatle kılınan namaz, tek başına kılınan namazdan yirmi yedi derece daha faziletlidir.' hadis-i şerifinde ifade edildiği gibi namazları tek olarak kılmak yerine cemaatle kılınması tavsiye edilmiştir. İbadetler Allah ile kul arasındaki en önemli iletişim şekillerinden birisidir. Allah (celle celaluhu) bazı ibadetlerin hem fert hem de cemaat olarak kılınmasını emrederken bazılarının mutlaka cemaatle kılınmasını şart koşmuştur. Cuma namazını kılmak için mutlaka cemaat olacak ve cami gibi yerlerde olacaktır. Bu şekilde inananların en az haftada bir de olsa bir araya gelmeleri amaçlanmaktadır. Umre ibadeti yılın her ayında yapılabilmesine rağmen hac ibadeti belli bir zamanla sınırlıdır. Bir kimsenin hac ibadetini yapmış sayılabilmesi için Zilhicce ayının 9'uncu günü Arafat'a çıkması gerekir. Yani dünya Müslümanlarının hac ibadetini yapması için belli bir zamanda Mekke'de toplanmaları ve belirlenen bir gün içinde bir araya gelmeleri şarttır. Aksi halde hac ibadetini yapmış sayılmamaktadırlar. Hac ibadeti gibi bir ibadet sahip olan müminlerin sadece kendileri ile değil tüm dünya Müslümanları ile ilgilenmeleri, onlarla tanışmaları sağlanmaktadır. Yeri geldiğinde onların dertlerini dert edinecek, yeri geldiğinde de onların sevincine ortak olacaktır. Böyle bir ibadetin olduğu dünyada yalnızlık yaşamak mümkün değildir." ifadelerini kullandı.

"Zekât ve sadaka gibi maddi ibadetler"

" Zekât ve sadaka insanlar arasındaki iletişim şekillerinden en önemlilerinden birisidir." diyen Çelik, sözlerine şöyle devam etti:

"Malının zekâtını vermek zorunda olan zengin bir Müslüman mutlaka fakir birilerini bulmak zorundadır. Mali ibadetinin yerine getirilmesi için mutlaka ihtiyaç sahiplerini bulması gerekmektedir. 'Sadakalar (zekât gelirleri) ancak şunlar içindir: Yoksullar, düşkünler, sadakaların toplanmasında görevli olanlar, kalpleri kazanılacak olanlar, azat edilecek köleler, borçlular, Allah yolunda (çalışanlar) ve yolda kalmışlar. İşte Allah’ın kesin buyruğu budur. Allah bilmekte ve hikmetle yönetmektedir.' ayet-i kerimesinde de ifade edildiği gibi kişi zekâtını bu sınıftakilerden birine vermek zorundadır. Rastgele birine verse zekât vermiş olmamaktadır. Zekât sayesinde zenginler ile fakirler arasında manevi bir köprü kurulmaktadır. Zengin olan birisi her zaman bir ihtiyaç sahibini bulmak zorunda olduğu için yalnızlık kendiliğinden ortadan kalkmış olacaktır. İslam'ın hemen hemen her emrinde yalnızlığı ortadan kaldıracak ve bireyselliğin önüne geçmesini sağlayacak ilkeler bulmak mümkündür. Fakat genel anlamda ve fikir vermesi açısından bu kadarla yetinmek gerekir diye düşünüyorum." (İLKHA)