28 Şubat, İslam düşmanı bütün kesimlerin seferber edildiği, icrasında sivillerin etkin rol oynadığı bir darbeydi. Bu süreçte dönemin cumhurbaşkanının, muhalefetin, sendikaların, üniversite yönetimlerinin, çeşitli sivil toplum kuruluşlarının iş birliğiyle İslami kesime yönelik adeta bir cadı avı başlatıldı. Haber etiğini ayakları altına alan kartel medyası da ajitasyon ve manipülasyonlarla darbenin önemli bir ayağını oluşturdu.

Müftü Yardımcısı Turgut:  Ramazan ayı manevi açıdan büyük bir fırsat Müftü Yardımcısı Turgut: Ramazan ayı manevi açıdan büyük bir fırsat

Bu karanlık dönemde milyonlarca kişi fişlendi. Başörtülü kız öğrenciler okullarından uzaklaştırıldı. Binlerce memur, dindar oldukları için işlerinden atıldı. Tüm kamusal alanda dindarlara yönelik baskı ve zulüm uygulandı. Cunta tarafından oluşturulan Batı Çalışma Grubu (BÇG), tüm kurum ve kuruluşları denetleyerek dindar insanları buralardan uzaklaştırdı.

28 Şubat döneminde eğitim hakkı elinden alınan  Gülsüm Süslü, o gün yaşananları İLKHA muhabirine anlattı.

"Verdiğimiz mücadele İslami kimlik mücadelesiydi"

28 Şubat döneminde Bursa Yeşil İmam Hatip Lisesi 12'nci sınıf öğrencisi olduğunu söyleyen Süslü, "28 Şubat denilince inancın, marşların, ezgilerin ve sloganların ayakta tuttuğu neslin kayıp yılları akla geliyor. Kariyer ve eğitim anlamında mağdur edildik. O dönemlerde direnen bir gençliktik. Çocukluk yıllarımız olmasına rağmen o dönemde verdiğimiz mücadele İslami kimlik mücadelesiydi. Hem imam hatip öğrencisiydik hem de tesettürümüzle, inancımızın gereğiyle büründüğümüz İslami kimliğimizle eğitim almaya çalışıyorduk. Tercih olarak başka liselerde de okuyabilirdik. Ancak o dönem bir vesayet dönemiydi. Toplum mühendisliği yapılıyordu. Bu ülkenin inançlı kesimine açılmış bir savaş vardı." dedi.

"Üniversitelerde ikna odaları oluşturulup öğrencileri tek tek baskı altında tutuyorlardı"

28 Şubat'ın sadece bir başörtüsü yasağı olmadığını belirten Süslü, "O dönemlerde ciddi anlamda sarsıldık. Bir yanımız çocuk, diğer yanımız liseyi bitirmek üzere, üniversite hayalini kuruyoruz. O dönemlerde bizim için üniversite hayaldi. Bunları düşünürken bir anda kapımız çalındı. 'Bundan sonra örtülü olarak okula giremeyeceksiniz.' dediler. Üniversitelerde ikna odaları oluşturulup, öğrencileri tek tek baskı altında tutuyorlardı. Bizim sınıflarımıza Milli Eğitim'den müfettiş adı altında bazı insanlar gelip ikna çabalarına girişiyorlardı." şeklinde konuştu.

"Terörist muamelesi gördük"

Çocukları bile ikna edemeyecek bilgilerle karşılarına çıkıp, sahip oldukları kimliği terk etmelerini teklif ettiklerini vurgulayan Süslü "O dönemlerde 13-14 yaşlarındaydık. Okulumuzun kapısının önünde polis, jandarma, çevik kuvvet ve çok donanımlı ekipler bulunuyordu. Biz ne yapmıştık? Çantamızda kalem ve defterden başka bir şey taşımıyorduk. Bu ülkede üçüncü ve dördüncü sınıf vatandaş yerine konulmanın yanında, bir de terörist muamelesi gördük. Okuyup eğitimi tamamlayıp, bu ülkeye faydalı bir insan olmaya gayret ediyorduk." diye belirtti.

"28 Şubat kararları pilot bölge olarak Bursa'da uygulandı"

28 Şubat kararlarının pilot bölge olarak Bursa'da uygulandığını ifade eden Süslü, "İlk olarak Yeşil İmam Hatip ve Nilüfer İpekçilik İmam Hatip liseleri olmak üzere Bursa pilot bölge seçildi ve uyguladılar. Altı ay boyunca okul bahçelerinde, sokaklarda ve Ulu Camii'nin bahçesinde zulme karşı direndik. Ama yeterli destek görmeyince, okulu bırakan arkadaşlarımız oldu. Bir kısmımız bazı şehirlerde yasak uygulanmıyordu. O şehirlerde okulumuzu bitirdik. Sınav sonucunda kendi ülkemde okuyamıyorum diye, üniversite için Kıbrıs'a gittim. 5-6 ay öğrencisi olduğum üniversiteye, dönemin Türkiye Cumhuriyeti'nin başkanından Kıbrıs'a mesaj geliyor. 'Onları üniversitenize almayacaksınız, yoksa denkliğinizi kaldırırım.' diye bir yazı gönderdiler. Kıbrıs'ta da yasak uygulanmaya başladı. Hem kendi ülkemde hem de Kıbrıs'ta eğitim hakkım elimden alındı." dedi.

"Emperyalizmin bizi kuşattığını gördüm"

Süslü, sözlerini şöyle tamamladı:

"Hayalim gazeteci, muhabir ve yayın programcısı olmaktı. 28 Şubat, düşmanımı tanıma süreci oldu. O dönemlerde klasik olarak okuluma gidip geliyordum. Ama ben düşmanımı tanımıyordum, bunu öğrendim. Eylemler bizi eğlendirmedi, eğitti. Kahrolsun Amerika ve israil demeyi öğrendim. Çünkü bu ülke ne zaman bir çıkmaza girse, Amerika ve israilin parmağının olduğunu gördük. Emperyalizmin ne kadar bizi kuşattığını gördüm." diye konuştu. (İLKHA)

Kaynak: İLKHA