HÜDA PAR'ın Diyarbakır'da düzenlediği "Kürt Meselesine İnsani Çözüm Çalıştayı" birçok akademisyen, ilim adamı ve siyasetçinin katılımıyla devam ediyor.

Kürt meselesinin çözümüne dair farklı bakış açıları ve çözüm önerilerinin yer aldığı çalıştayın 2'nci oturumu, Prof. Dr. Mehmet Halil Çiçek'in moderatörlüğünde gerçekleşti.

"Bin 400 yıldır Müslüman olan Kürtlerin bu coğrafyadaki tarihleri çok daha derin"

Oturumda, "Sistemin Kürt Alimlerle Barışması" başlıklı bir sunum gerçekleştiren İlahiyatçı Yazar Mehmed Göktaş, "Kürt uleması… Bana göre bu söz söylenince biraz durulması lazım. Yani bunun ne anlama geldiği iyice düşünülmesi icap eder. Çünkü çoğumuzun zannettiğinden çok çok daha derinlere, derinlemesine ve genişlemesine öyle bir ufku vardır ki bunun tekrar etmekte ben fayda görüyorum. Zaten her şeyden önce Allah'ın Resulünün (Sallallahu Aleyhi Vesellem) vefatından 8 sene sonra onun ashabı bu tarafa geliyor. Samsat'tan, aşağıdan Diyarbakır'dan yani buraları fethediyor. Hazreti Ömer (Radıyallahu Anhu) döneminde İyaz bin Ganem, Ebu Ubeyde, bu önemli bir tarihtir. Niye önemli biliyor musunuz? Bizim Anadolu'da Türkler olarak bin yıllık tarihimiz var. Bin yıllık denince yani Müslümanlığımızdan itibaren sayılıyor. İyi ama en azından bin 400 yıldır Diyarbakır ve Kürtler Müslüman. Bu önemli bir olaydır. Lütfen buna arada vurgu yapalım. İkincisi; ırk olarak da bin 400 yıl önce Müslüman olmuşlar ama bu coğrafyada mazileri çok derin. Derin bir İslam'a sahip ve yine benim okuduğum kadarıyla Diyarbakır'ın kurtuluşu diye bir Bayram falanda görmedim. Çünkü herhalde Anadolu'nun öteki şehirleri gibi hiçbir zaman bir gavurun eline geçmemiş herhalde. İzmir'in, Kütahya'nın, Kahramanmaraş'ın, Şanlıurfa'nın, Gaziantep'in kurtuluşu gibi… Böyle bir kurtuluşu da yok. Çünkü ele geçmemiş." dedi.

"Bu ümmeti İslam adına emziren Kürt alimleridir"

Göktaş, "Rivayete göre Mevlâna ile Yunus Emre karşılaşmışlar. Yunus Emre Mevlâna'ya ne yapıyorsunuz üstat? diye sormuş. O da 'biz Allah deyip dönüyoruz' demiş. Siz ne yapıyorsunuz? demiş. O da 'biz bir defa Allah dedik, bir daha da dönmedik' demiş. Ben bunu (Diyarbakır) biraz buna benzetiyorum, bir kere Allah denildi, bir daha da dönülmedi. Evet, o tarihten bu tarihe özellikle ilk zamanlardan yani bu İslam nasıl meyve vermiş, hangi ilim adamlarını, hangi alimleri yetiştirmiş? Yani onları okuyoruz, görüyoruz ama burada onları saymanın vakti değil. Zaten benim problemim de son 100-150 yıl, yani cumhuriyetle ulemanın bu problemi ele alacağım için bu tarafa gelmemiz lazım. Kardeşler! bir şeye daha dikkat edelim. Bunu insanımız göz ardı ediyor. Anadolu'nun tamamı, hatta Anadolu'dan Balkanlara doğru da gidebilirsiniz. Suriye ve Irak'ı da saysak, İslam adına bu millet, millet derken hepsini kastediyorum. Özellikle Türkleri de kastediyorum. Bu millet Kürt ulemadan beslenmiştir. Büyük çoğunlukta bu ümmeti, bu insanları İslam adına emziren Kürt alimleridir." diye konuştu.

"Anadolu'daki tüm tasavvufi hareketlerin geçmişi Kürt alimlere dayanıyor"

Mevlâna Halidi Bağdadi Şehrazuri'nin Kürt olduğunu, dünya üzerindeki ciddi etkileri üzerinde akademik çalışmaların yapıldığını belirten Göktaş, "Hatta tasavvufun aleyhinde olanlar da 'başımıza bu belayı bu açmış' diye hep onun üzerine de yüklenenler de var. Ancak dikkat edin Anadolu'da bugün İslam adına yaşanan önce süflilikten, tasavvuftan başlayalım. Anadolu'da tasavvuf adına ne varsa, o muhteremden, o mübarekten geliyor. En azından irşatla görevlendirdiği 60'a yakın halifesi varmış ve bu coğrafyayı kuşatmış. Bunlar böyle laf olsun diye de halife değil gerçekten her biri dev şahsiyetler. Bunlar, irşat için bu coğrafyanın tamamına yayınlamışlar. Anadolu'ya doğru gittiğimizde benim tespit ettiğim kadarıyla en güçlü tasavvufi kollar Erenköy cemaati, İskender Paşa cemaati, Mahmut Efendi cemaatidir. Bu tarafa gelindiğinde menzil cemaatidir. Yukarı doğru çıkıldığında İmam Şamil'in ataları, Suriye tarafına inildiğimde Haznevilerdir. Aklınıza ne kadar tasavvufi kol geliyorsa hep bu zattan geliyor. Ben Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendi'nin talebesi sayılırım. Allah ona rahmet eylesin. Onun müridiyim, onun üstadı da Muhammed Esad Erbili ve onun üstadı da Şemdinli civarda yatan Tahal Hariri, Tahal Hakkari'dir. Yani Halidi Bağdadi'ye varıyor. Mehmet Efendi, rahmetli Erbakan Hoca'nın üstadı Mehmet Zahit Kotku Efendi ve Erdoğan'ın hocası Esad Coşan… Bütün bunların varıp dayandığı yer Halidi Bağdadi Kürdi'dir? Dikkat edin yine Mahmut Efendi cemaati de böyledir. Hep oraya dayanıyor. Ondan sonra Karadeniz'de daha birçok şeyler var. Gümüşhanevi dergahına bağlı olan Cevat Akşit, Ahmet Yaşar Hoca Efendi'nin üstatları, Halidi Bağdadi Şehrazuridir. Hepsinin rabıta yaptıkları silsile de bu muhterem varır. Hatta Kürt uleması bundan ibaret de değildir." şeklinde konuştu.

"Anadolu toprağı ve Mezopotamya hâlâ Kürt ulemadan besleniyor"

Sadece tasavvufta değil Anadolu'daki bütün medreselerin çok büyük bir kısmının da Kürt medreselerine dayandığını vurgulayan Göktaş, "Şu anda Anadolu'nun dört bir tarafını, Batıdaki şehirleri geziyorum, dolaşıyorum. Her yerde İslami medreseler, tedrisat yapan medreseler var. Bunların yüzde 90'ı hep bu taraftan gelme. Hepsi yani Kürt kökenli seydalarımız, alimlerimiz. Bunun dışında yine benim araştırmalarıma göre, ciddi akademisyenler de Kürt. İslami konuda, ilahiyat hocalarının önemli bir bölümünün Kürt olduğuna inanıyorum. Arada ağzımızdan kaçsa da Kürt kökenli kelimesinden nefret ediyorum. Kürt alimlere yağ yakmaktan Allah'a sığınırız ama Batıdaki akademisyenlere göre Doğudan gelen Kürt akademisyenlerimiz, seydalarımız, mollalarımız daha çok güven veriyor. Batıda böyle savrulup gidenler gibi öyle savrulanlar olanlar yok.  Anadolu toprağı ve Mezopotamya, şu an hâlâ Kürt ulemadan besleniyor. Bu Allah'ın önemli bir lütfudur ama bunu birileri bilmeli. Daha hâlâ şu anda Anadolu'da bildiğimiz basit sivil halk bile yerine göre önüne 2 tane seçenek sunulsa Kürt alimlerin dediğine daha çok güveniyor. Yani hepsi Kürt alimin fetvasının takvasının daha sağlam olduğunu, Batıdaki insanımız bile böyle kabul ediyor. Bu gerçekten Allah'ın büyük bir lütfudur." dedi.

"Kemalizmin yumruğunu bütün Müslümanlar yedi ama Kürtler 2 defa yedi"

Kamyonet dereye uçtu: 5 yaralı Kamyonet dereye uçtu: 5 yaralı

Göktaş, Bunun bize Allah'ın nimetini olduğunu dile getirmemiz gerekir. Ortada bir Bediüzzaman Said-i Nursi hazretleri var. Şu anda Adıyaman Menzil'de birtakım şeyhler var. Bunların müritlerinin büyük bir kısmı Türklerdendir. Bu da ayrı bir olaydır. Bu kadar güzel şey var da bu problem ne? Problem Kemalist rejimdir. Bu ümmetin göz nuru Alimlerine gerçekten büyük bir katliam uyguladı ve bu katliamda sadece alimlerimizin başı gitmedi. O alimlerle beraber binlerce, on binlerce seveni de taraftarı da hepsi bu katliama uğradı. Kemalist rejim bunu yaparken halk alimleri bağrına basmaya devam etti. Anca buna rağmen özellikle Kürt uleması Türk ulemadan da yumruk yiyenler var. Kemalizmin yumruğunu bütün Müslümanlar yedi ama Kürtler 2 defa yedi. Türkler bir yerde İskilipli Atıf hoca gibi Konya'daki birtakım hocalarımız gibi ama buradakiler hem Kürt'sün diye yumruk yedi hem de Müslümansın, alimsin diye yumruk yedi. Hâlâ ders kitaplarında Şeyh Said Hazretlerini, Bediüzzaman Hazretlerini, İskilipli Atıf Hocayı, Muhammed Esad Erbili'yi hain olarak gösteren bir tarih var. Bu resmi tarih çocuklara okutuluyor. Bunun aslı yoktur. Buradan haykırıyorum! Şeyh Saide İngiliz ajanı diyenlere, lütfen! Elinize Şeyh Said Hazretlerinin fotoğrafını bir de kendi fotoğrafınızı alın ve aynaya bakın. Allah aşkına söyleyin hangisi İngilizlere daha çok benziyor. Bediüzzaman mı? İskilipli Atıf Hoca mı? Hangisi İngilizlere benziyor? Onun için lütfen bunları silin. Bugün bizim istirhamımız bu. Bu milletin bağrına bastığı, din adına İslam adına emdiği beslendiği şahısların üzerine attığınız iftiraları, bu sistem lütfen oradan silmelidir, özür dilemelidir." diye konuştu.

"Saidlerin kimseden itibar dilenmeye ihtiyacı yoktur"

Söz konusu alimlerin itibarının geri iade edilmesine ilişkin de konuşan Göktaş, "Onların itibarı var. Siz kendi itibarınızı kurtarın. Eğer bu rejim itibar kurtarmak istiyorsa Şeyh Said'in itibarına dokunmasın, onun itibarı kendisine yeter. Çıkın Allah aşkına bir dolaşın şu doğuyu her evde bir Said var. Ya Şeyh Said'dir ya Bediüzzaman Said Nursi'dir. Sokaklar Saidlerle dolu. Onun için bu Saidlerin kimseden itibar devşirmeye, dilenmeye ihtiyacı yoktur.Biz hainlik yaptık, asıl biz hainiz biz söz verdik sözümüzde durmadık. Tarihçilerin anlattığı gibi İstiklal Savaşı'ndan önce Doğuya biz geldik. Eğer beraber olursak, beraber çarpışırsak Kur'an-ı, şeriatı koruyacağız, hilafeti koruyacağız diye söz verdik ama savaş bitince bunların hepsini kaldıran biziz, en büyük hain biziz diye ilan etmelidir. Bunu başka şekilde anlatmaya gerek yok. Efendim yok şapka kanunundan önce yazdıydı da sonra yazdıydı da. Ne olacak özür dileseniz? İskilipli Atıf Hoca Allah rahmet eylesin onun için muhterem kardeşler! biz kimseden itibar dilenmiyoruz." şeklinde konuştu.

"Devlet Kandil'le barışacaksa herkesle barışmalı, özür dilemeli"

Göktaş, "Bizim yanımızda, bu ümmetin yanında Bediüzzaman'ında, Şeyh Said Hazretlerinin de Muhammed Esad Erbili Hazretlerinin de izzeti de şerefi de vardır. Bu rejim özellikle Seyit Rıza'dan da özür dilemeli ve onun da itibarını iade etmelidir. Evet, Seyit Rıza oğluyla beraber ve 10 binlerce taraftarıyla beraber katledilmiştir ve bundan dolayı Alevi vatandaşlarımızdan özür dilemelidir bu rejim. Evet böyle bir kanın üzerinde yatıyor. Bu önemli bir olaydır. Yani Tunceli'den Dersim'den vatan mı bölünür, iktidar mı ele geçirilir? Öylesine yalanlar uydurularak bu insanlar öylesine katledilmiş ki bu ülkede, onun için lütfen kimseye siz itibar veremezsiniz. Herkesin itibarı var. Siz sadece özür dileyin. Ben diyorum ki bu rejim Ahmet Kaya'nın da itibarını iade etmelidir. Çünkü Ahmet Kaya da milyonlarca insanın gönlünde yatmıyor mu? Hatta Nazım Hikmet'in de itibarını iade etmelidir. İşini, gücünü bıraktı bu devlet, kendi vatandaşıyla uğraştı. Yıllarca kendi insanını öldürerek, hapse atarak… Onun için herkesle barışması, herkesten özür dilemesi lazım. Evet, bu rejim Alevi'sinden de Sünni'sinden de Kürt'ünden de kime ne yaptıysa artık bunlardan özür dilenmesi lazım. Mademki İmralı'dan özür dileyeceksin neden bunlarsan özür dileyemeyeceksin. Madem ki onlarla barışmaya çalışıyorsunuz, barış. Tamam, bir şey demiyorum, gidin ve barışın, biz seviniriz. Eğer İmralı'yla barışırssanız, hatta Kandil ile barışırsanız biz bir şey demiyoruz. İnsanların kucaklaşmasından zevk alırız, seviniriz ama müsaadenizle yüzyıldan beri ciğeri yanan bu ulemanın, bu önderlerin hakkını da yerine getirin ki barış tam olsun. Yani bizimle kucaklaşmak istiyorsan Şeyh Said Hazretleriyle, Bediüzzaman Hazretleriyle, Muhammed Esad Erbili ile ve Seyit Rıza ile bunlarla da kucaklaşacaksın ki ben de seninle kucaklaşabileyim. Yoksa bu buruk durur. HÜDA PAR'a gerçekten teşekkür ediyorum ve HÜDA PAR, HÜDA PAR'dan büyüktür. " dedi. (İLKHA)

Kaynak: ilkha