Siyaset

HÜDA PAR’dan İklim Kanunu açıklaması: Çevrecilik güzellemelerine inanmıyoruz ve şüpheyle yaklaşıyoruz!

HÜDA PAR Mersin Milletvekili Faruk Dinç, Meclis’te düzenlediği basın açıklamasında, Meclis Genel Kurulu’nda oylanacak İklim Kanunu ile ilgili, “Batılı kapitalistlerin samimiyetsiz çevrecilik güzellemelerine inanmıyoruz ve şüpheyle yaklaşıyoruz.” dedi.

Abone Ol

Meclis’te basın açıklaması düzenleyen HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı ve Mersin Milletvekili Faruk Dinç, TBMM Çevre Komisyonu’nda kabul edilen İklim Kanunu, staj ve çıraklık mağdurları ile Gazze’deki ateşkes sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

“Yeni bir mağduriyet alanı oluşturacağı yönünde ciddi endişeler söz konusu”

İklim Kanunu Teklifi’nin TBMM Çevre Komisyonu'nda kabul edildiğini hatırlatan Dinç “Meclis Genel Kurulunun gündemine gelecek olan İklim Kanunu, Türkiye’nin 'Paris İklim Anlaşması' kapsamında verdiği taahhütleri yerine getirmek için hazırlanmış görünüyor. En dikkat çekici yönleri de Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) ve karbon piyasası gibi mekanizmalar içermesi. Bu sistemler, şirketlere belirli bir karbon salım limiti koyup fazla salım yapanlara ek maliyet yükleyecektir. Görünüşte çevreci bir politika gibi sunulsa da aslında düzenlemenin yeni bir mağduriyet alanı oluşturacağı yönünde ciddi endişeler söz konusudur.” ifadelerini kullandı.

“Bireyleri doğrudan hedef alan politikalara dönüşme tehlikesi göz ardı edilmemeli”

“Karbon piyasası, küresel elitlerin doğal hayat üzerindeki tahakkümünü artırma projesine dönüşmemelidir.” şeklinde konuşan Dinç, devamında şu ifadeleri kullandı:  “Sanayi tesislerinin karbon salımı üzerine kurulmaya çalışılan bu sistemin, ilerleyen süreçte karbon ayak izi bahanesiyle bireysel özgürlükleri kısıtlama, hatta gıda tüketimi ve hayvancılığı kontrol altına alma aşamasına geleceği şeklindeki yorumlar ciddiyetle değerlendirilmelidir. Bugün 'yeşil ekonomi' diye tanımlanan bu uygulamaların, ilerleyen dönemde karbon vergisi ve kişisel karbon kotası gibi bireyleri doğrudan hedef alan politikalara dönüşme tehlikesi göz ardı edilmemelidir.”

“Dünyayı en çok kirletenler onlar”

Küresel güçlerin ‘İklim Değişikliği’ söylemiyle yeni oyunlar denediğini belirten Faruk Dinç “Sahip oldukları nükleer bombaları ile gezegeni topyekûn yok edebilecek potansiyele sahip olan Batılı kapitalistlerin samimiyetsiz çevrecilik güzellemelerine inanmıyoruz ve şüpheyle yaklaşıyoruz. ABD, Paris İklim Anlaşması’ndan geri çekildiğini açıkladı. Oysaki dünyayı en çok kirletenler onlar!” dedi.

Küresel sermayenin söylemlerine karşı dikkatli olunması gerektiğini ifade eden Dinç, “Bu noktada asıl soru şu olmalıdır: Gerçekten çevreyi korumak mı amaçlanıyor yoksa büyük sermaye gruplarının dünyayı tamamen esir alacağı yeni bir düzen mi kuruluyor? Eğer dert çevre olsaydı, kapitalizmin sınırsız tüketim hırsı sorgulanırdı. Ancak görünen o ki esas hedef daha fazla kontrol ve yeni bir ekonomik tahakküm oluşturma yoluna gitmektir. Küresel sermaye elitlerinin dayattığı sömürü düzenine karşı toplumlar uyanık olmalı ve bağımsız politikalar geliştirilmelidir.” şeklinde konuştu.

“Staj ve çıraklık süresi emeklilikte hesaba katılmalıdır”

“2023 yılında yapılan yasal düzenleme ile 8 Eylül 1999 öncesi sigortalı olanların, emeklilikte yaş haddi kaldırılmış ancak kademeli gün şartı korunmuştur.” diyen Dinç, konuşmasının devamında şu ifadelere yer verdi: “Emeklilik sürelerinin uzatılması ile vatandaşlarımız mezarda emeklilik ile karşı karşıya kalmıştır. Mezarda emekliliğe karşı çıkan bir kesim de staj ve çıraklık sigortası mağdurlarıdır. 3308 Sayılı Meslek Kanunu'na göre işletmelerde stajyer ve çırak olarak çalıştıkları süre içinde, sağlık ve iş kazası primleri yatırıldığı halde, emeklilik primlerinin yatırılmaması sonucu EYT düzenlemesinden yararlanamayan staj ve çıraklık sigortası mağdurlarının staj ve çıraklık süresi emeklilikte hesaba katılmalıdır.”

“Staj ve çıraklıkta geçen süreler emeklilik işlemlerinde dikkate alınmalı”

Sigorta başlangıç tarihlerinin düzeltilmesi gerektiğini belirten Dinç “Çocukken 3 yıl boyunca kalfalık belgesi alıncaya kadar SGK primleri ödenmeden çalıştırılan işçiler, işe başladıkları ilk günün SGK başlangıç günü sayılmasını istiyorlar.  Haftada 5 gün çalışan, 1 gün okula giden çocuk işçilerin çalışma günlerinin sigortadan sayılmaması büyük bir eksikliktir.  Bu vatandaşlarımızın taleplerine uygun bir şekilde sigorta başlangıç tarihleri işe başladıkları günden başlatılmalı, staj ve çıraklıkta geçen süreler emeklilik işlemlerinde dikkate alınmalı ve kendilerine bu süreler için borçlanma hakkı verilmelidir.” dedi.

“İslam dünyası Filistin halkını savunma konusunda sınıfta kaldı”

Gazze’de devam eden ateşkes ve siyonist rejimin ihlallerine de değinen Dinç “Siyonist terör rejimi, ateşkes ve esir takası anlaşmasının ikinci aşamasına geçilmesinin önünü tıkamakta ve ateşkes anlaşmasını sürekli olarak ihlal etmektedir. Bu bağlamda soykırımcı siyonist rejim, bir kez daha Gazze’ye insani yardım girişlerini tamamen durdurdu. Terör rejiminin amacı siyonist esirlerin tamamının alınmasını sağlamak ve ardından saldırılara geri dönmektir. Siyonist yetkililerce orduya yapılan 'Savaşa hazır olun' açıklamaları bunun göstergesidir. ABD Başkanı Donald Trump da son yayınladığı Gazze videosunda, Gazze’de Filistinlileri yok etmeye yönelik her adıma destek vereceğini açıkça ilan etmiştir. Buna karşın İslam dünyası Filistin halkını savunma konusunda sınıfta kalmış, siyonist terör rejiminin Gazze, Batı Şeria, Lübnan ve Suriye’de gerçekleştirdiği işgal ve katliamları izlemekle yetinmektedir.” dedi.

“Şantajlara direnmenin yolu birlikte hareket etmekten geçmektedir”

ABD ve siyonist rejimin planlarına boyun eğilmemesi gerektiğini ifade eden Dinç, sözlerini şu şekilde noktaladı: “İşgal rejiminin sözde muhalefet lideri Lapid’in Gazze’nin yönetiminin 15 yıl boyunca Mısır’a verilmesi ve karşılığında Mısır’ın borçlarının ödenmesine yönelik teklifi, küresel sistemdeki siyasi ve ekonomik şantajın boyutunu gözler önüne sermektedir. Bu şantajlara direnmenin yolu birlikte hareket etmekten geçmektedir. Filistin’i terör rejimi ve müttefiklerine teslim edecek bir taviz tüm bölgenin sonunu getirecektir. İslam dünyası, üzerine serpilmiş ölü toprağını atmalı, Filistin, Suriye ve Lübnan’ın işgaline karşı askeri tedbirleri bir an önce almalıdır. Mısır ve Ürdün gibi ekonomik şantajlarla boyunduruk altına alınmak istenen ülkelere gerekli ekonomik ve siyasi destek sunulmalı, ABD ve siyonist rejimin planlarına boyun eğmeleri önlenmelidir.” (İLKHA)