Ramazan ayı yaklaşırken, ibadetlerin yanı sıra yardımlaşma bilinci de ön plana çıkıyor.
Zekât ve fitre toplumda sosyal dengeyi oluşturan farz ibadetlerdir
Ramazan ayında verilen zekât ve fitrenin önemi hakkında açıklamalarda bulunan İmam-Hatip Abidin Er, Ramazan ayının paylaşma ve dayanışma ayı olduğunun altını çizerek, bu mübarek günlerde ihtiyaç sahiplerini gözetmenin manevi bir sorumluluk olduğuna dikkat çekti.
Er, bu yıl 180 lira olarak belirlenen fitre ile ilgili olarak yaptığı açıklamada, “Fitre, kişinin kendisi ve bakmakla yükümlü olduğu kimseler için fakirlere verdiği bir sadakadır. Ramazan’da herkes eşittir, çünkü açlık ve susuzluğu herkes aynı şekilde hisseder. Bu yüzden fitre, zenginle fakir arasındaki dengeyi sağlamak için önemli bir ibadettir. Diyanet İşleri Başkanlığı bu yıl fitre miktarını 180 TL olarak belirledi. Ancak burada önemli olan, fitrenin gerçekten ihtiyaç sahibine ulaşmasıdır. Fitreyi buğday veya arpa olarak vermek mümkün olsa da, fakir bir kimseye daha fazla fayda sağlayacaksa para olarak verilmesi daha uygundur. Çünkü her fakirin ihtiyacı farklı olabilir. Eğer bir kimseye 2,5 kg buğday veriyorsunuz ama o kişinin en acil ihtiyacı ilaç ya da kira ödemesi ise, bu gıda onun işine yaramayacaktır. O yüzden fakirin menfaatine olacak şekilde fitreyi nakit olarak vermek daha iyidir.” şeklinde konuştu
“Zekât, bir Müslümanın malının temizlenmesi anlamına gelir”
Zekât konusunda sık yapılan hatalara değinen Er, “Zekât, bir Müslümanın malının temizlenmesi anlamına gelir. Çoğu insan zekât vermesi gerektiğini bilmiyor ya da yanlış hesaplıyor. En sık yapılan hata, yatırım ya da düğün gibi amaçlarla biriktirilen paraların zekâta tabi olmadığı düşüncesidir. Oysa 80 gram altın veya bu değerde bir para bir yıl boyunca elde tutulmuşsa, bunun kırkta biri zekât olarak verilmelidir. Özellikle kadınlar, kullandıkları altın takıların zekâta tabi olmadığını düşünüyor. Şafii mezhebine göre ziynet eşyaları zekâta dahil edilmez. Eğer bir kişi yatırım, düğün, ev için birikim yapıyorsa ve üzerinden bir yıl geçmişse, bu birikimin zekâtını vermek zorundadır. Çünkü o para ihtiyaç fazlası kabul edilir. Eğer bu yerine getirilmezse, farz bir ibadet terk edilmiş olur ve kişi günaha girer.” ifadelerini aktardı.
Ramazan’ın paylaşma ve dayanışma ayı olduğunu vurgulayan Er, “Sadaka vermek, kişinin hem malını bereketlendirir hem de ahiretini güzelleştirir. Peygamber Efendimiz Aleyhisselam, ‘Sadaka 10 katından 700 katına kadar sevap kazandırır’ buyuruyor. Yani verilen her sadaka, katlanarak kişiye geri döner. Bugün özellikle Gazze’de, dünyanın farklı yerlerinde sıkıntı içinde olan Müslüman kardeşlerimiz var. Onlar evlerini, işlerini, sevdiklerini kaybetti. Soğukta, çadırlarda hayata tutunmaya çalışıyorlar. ‘Ya burada yaşayacağız ya da burada öleceğiz’ diyorlar. Böyle bir durumda biz Müslümanlar olarak elimizi uzatmazsak, ümmet bilinci nerede kalır? Sadaka, sadece fazla olan malımızdan vermek değil, gerçekten ihtiyacı olana sahip çıkmaktır. Fakirin elinden tutmaktır. Bu Ramazan ayında herkesin bu bilinçle hareket etmesi gerekir.” şeklinde ifade etti.
“Allah bizden kardeşlerimizle paylaşmamızı istiyor”
Er, Ramazan ayında fitre, zekât ve sadakanın bilinçli bir şekilde verilmesi gerektiğine dikkat çekerek, “Bu mübarek ayı fırsat bilmeli, elimizden geldiğince ihtiyaç sahiplerine destek olmalıyız. Fitre, zekât ve sadaka sadece bir yükümlülük değil, aynı zamanda insan olmanın ve kardeşlik bilincinin bir gereğidir. Eğer bir insan zekât verecek durumda olduğu halde bunu yapmıyorsa, başkasının hakkını da üzerine almış olur. Allah bizden sadece namaz, oruç beklemiyor. Aynı zamanda paylaşmamızı, kardeşlerimizi gözetmemizi istiyor. Ramazan ayını sadece ibadetlerle değil, yardımlaşma ruhuyla da en güzel şekilde değerlendirmeliyiz. Çünkü unutmayalım ki, verdiğimiz her fitre, her sadaka, her zekât, elimizde eksilmez; aksine bereketlenir ve ahirette bizim için büyük bir mükâfat olur.” ifadelerini kaydetti. (İLKHA)