Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan TÜSİAD tepkisi Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan TÜSİAD tepkisi

HÜDA PAR'ın Kürt meselesinin tarihi, toplumsal ve siyasi boyutlarının ele alındığı "Kürt Meselesine İnsani Çözüm Çalıştayı" Diyarbakır'da gerçekleşti.

İki gün 4 oturum şeklinde yapılan çalıştayın son oturumda  Prof. Dr. Bekir Biçer, "Meselenin Kökenleri ve Neticeleri" başlıklı bir sunum yaptı.

Osmanlı Devletinin çöküş sürecine girdikten sonra modernleşmeyi devlet politikası haline dönüştürdüğünü merkezileştirmeye başladığını belirten Biçer, Türk-Kürt-Arap ayrımı yapmadan yerel güçlere müdahale etti ama bundan en çok zarar gören Kürt mirlerinin yıkılışı oldu. 300 yıldır devam eden gelenek bozuldu.Osmanlı toplumu Kürt mirlerinin boşalttığı alanı dolduramadı. Önce 1847'de Kürdistan adıyla bir eyalet kurdu ama onu da çalıştıramadı. 1867'de kapandı. Dolayısıyla burada şöyle bir şey oldu, Sürgün ettiği mirleri getirip Trabzon, Edirne, İstanbul'a gönderdi. En fazla mirlerin varisi olarak ortaya çıkan iki güçlü aile Bedirhanlar ve Babanzadeler çok etkili oldu." dedi.

Kürtlerin, mirlerin boşalttığı alanı Nakşi Halidi şeyhlerle doldurduğunu anlatan Biçer, "Sultan Abdülhamit mümkün olduğu kadar Kürtlerle ilişkileri şehirler üzerinden sürdürmeye çalıştı. Arkasından Hamidiye alayları kuruldu. Bu çok tartışılıyor. Ama Hamidiye alaylarının Kürt sosyal yapısında çok ciddi katkısının olmadığı çünkü Kürtlerin geleneksel yapısı müdahale kabul etmiyor. Daha sonra aşiret mektebi kuruldu ve Kürt aşiretlerin önde gelen liderlerinin çocukları İstanbul'a getirildi ve Abdülhamit döneminde ciddi bir faaliyet ama burada dikkatimizi çeken neo Osmanlıcılık yavaş yavaş yerini İslamcılığa bırakıp devlet dağılıyor." diye ekledi.

Biçer, şöyle devam etti:

"Bu arada Osmanlı Devlet Avrupa'ya öğrenci gönderiyor. Tanzimat, meşrutiyet döneminde ben titiz bir şekilde inceledim. Dedim ki acaba bir Kürt öğrenci Avrupa'ya gitti mi? 800 öğrenci içinde ben bulamadım. Ama başkent İstanbul özellikle Sultan Abdülhamit döneminde Anadolu'da Kürt coğrafyasında Kürdistan'da ortaokul ve liseler açılıyor. İstanbul'a çok sayıda öğrenci geldi. Mesela Hevi diye cemiyet var ya meşrutiyet döneminde kurulan 200 Kürt öğrencinin ona üye olması Kürt değişimi hareketi yenilenme açısından önemlidir.  20. yüzyılın ilk çeyreğine kadar Türk, Arap ve Kürtler arasında milliyetçilik diye bir şey yok. 20. yüzyılın başında oluşuyor.

1876'da ilk defa Abdülhamit döneminde devletin resmi dili Türkçe. Meclisi açılıyor, seçimler yapılıyor. Mesela çok ilginç Kürtlerin seçimlere katılımı çok az. Daha çok aristokrat aileler kendilerini mebus olarak yazıyor. İşte Bedirhanlar, Babanzadeler ikinci Meşrutiyet döneminde Diyarbakır'da Pirinçzadeler vesaire vesaire…

2. Meşrutiyet ile beraber ilk defa seçimler yapılıyor. Kürtler aktif siyasete katılıyorlar. Kürtler arasında ilk defa gazete ve dergi yaygınlaşıyor."

Birinci Dünya Savaşına bir çok Kürt önderin katıldığını aktaran Prof. Dr. Bekin Biçer, "Savaş dönemi Türk, Arap ve Kürtleri birazcık tutuyor ama işte Şerif Hüseyin ve Arap milliyetçiliği güçleniyor. Aynı dönemde Kürt milliyetçiliği yeni yeni olgunlaşıyor. Birinci Dünya Savaşı ipleri koparıyor." diye konuştu.

Biçer, "Sonuçta şu Birinci Dünya Savaşı öncesi 1908'den 18'e kadar Türklük, Kürtlük ve Araplık bilinci oluyor. İslam yavaş yavaş etnik temelli yorumlanıyor. Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı'nda yenilince herkesin işi kolaylaşıyor. Şerif Hüseyin zaten önceden yolunu çiziyor. Kürt aşiretlerin çok az bir kısmı Ruslarla çok az bir kısmı savaşta İngilizlerle işbirliği yapıyor. Osmanlı İmparatorluğu yıkılınca Kürt toplumunda Arap aydınlar ön plana çıkıyor. Bir yeni bir devlet kurma fikri gündeme geliyor. Kürt Teali Cemiyeti kuruluyor." diye ekledi.

"Kürt önde gelen aydınlar Mustafa Kemal'in çağrısına olumlu cevap vermiyor"

Arkasından Milli Mücadele yıllarının başladığını hatırlatan Biçer, şöyle devam etti:

"Mustafa Kemal ilk mesajı Kürt önde gelen aydınlara gönderiyor. Hiçbirisi Mustafa Kemal'in çağrısına olumlu cevap vermiyor. Mustafa Kemal Kürt şeyh ve ulemayla mücadeleyi birlikte sürdürüyor. Mustafa Kemal usta bir politikacı. Mustafa Kemal, mücadeleye başladığı zaman bir mücahit gibi konuşmalarına Besmele ile başlıyor, Müslümanları mücadeleye davet ediyor. Sanki Mustafa Kemal bunu sadece Kürtlere yapmış gibi.

Kurtuluş Savaşı kazanıldıktan sonra 1. Meclis tartışmalarını biliyorsunuz. Yetkisini kullanarak Meclisi fethediyor 2. Meclis Türkiye Cumhuriyeti'ni kuruyor. Dolayısıyla Türkiye Devletini kuran yapının temelinde Müslümanlar var. Tabii milliyetçilik sınırlı. Aydınlar ve şeyhler arasında var. Hem Kürt aydınlar arasında var hem Türk aydınları arasında var ama Türkiye Cumhuriyeti Müslüman halkın cihad niyetiyle katıldığı bir savaştaydı. 2. Meclisten itibaren Türkiye Cumhuriyeti kuruluyor ve mevcut tartışmalar oluyor." (İLKHA)

Kaynak: ilkha