Sağlık Bakanlığı verilerine göre, son yıllarda aşılanma oranlarında belirgin bir düşüş yaşanıyor. Uzmanlar, bu düşüşün, başta kızamık ve boğmaca gibi hastalıklar olmak üzere büyük salgınlara yol açabileceği konusunda uyarıyor. Aşıların yaygınlaşmasıyla tarih boyunca pek çok ölümcül hastalığın yok olma noktasına geldiğini hatırlatan uzmanlar, toplumun bilinçlendirilmesi için bilime dayalı kampanyaların artırılması gerektiğini belirtiyor.

Tarihi süreçte aşının, birçok salgın hastalığın önlenmesinde büyük rol oynadığını vurgulayan Demirbaş, aşı sayesinde çiçek hastalığı, çocuk felci ve kızamık gibi ölümcül hastalıkların büyük oranda ortadan kalktığını, ancak hastalıklar gözden kayboldukça insanların bu tehlikeyi unuttuğunu ve aşı karşıtı söylemlerin güç kazandığını hatırlattı.

Bilimsel verilerin aşının uzun yıllardır güvenli olduğunu kanıtladığını belirten Dr. Demirbaş, toplumun sansasyonel ve yanıltıcı bilgilere değil, bilimsel gerçeklere dayanması gerektiğini vurguladı. Ayrıca, aşı tereddüdü yaşayan kişilere doğru bilgilerin sunulması gerektiğini ve aşılama oranlarındaki düşüşün ciddi sağlık riskleri doğurabileceği konusunda uyardı."

Aşı kararsızlığı endişe verici boyutta

Sürekli yorgunluk ve aşırı uyku isteğine dikkat! Sürekli yorgunluk ve aşırı uyku isteğine dikkat!

Aşıların insanlık tarihindeki en büyük tıbbi başarılardan biri olduğuna dikkat çeken Dr. Demirbaş, "Elimizdeki verilerde de çocuklarını aşılatma konusunda kararsızlık yaşayanlar, aşılara güvenmeyenler veya doğrudan reddedenler var. Tereddüt yaşayanların bir kısmında ise aşıyı geciktirme eğilimi görülüyor. Ancak sağlık, ertelenebilecek veya geciktirilebilecek bir konu olmadığı için bu durum bizleri endişelendiriyor. Hem ülkemizde hem de dünyada aşılanma oranlarında maalesef bir düşüş yaşanıyor. Oysa aşı, tarih boyunca insan hayatının bir parçası olmuştur. İnsanlar var olduğu sürece çeşitli virüsler ve mikroplara maruz kalmış, bağışıklık sistemleri de bunlara karşı bir şeyler geliştirmiştir." diye konuştu.

Aşı karşıtlığı tarihsel bir yanılgıya dayanıyor

Aşıların tarihine bakıldığında, bağışıklama yöntemlerinin ilk olarak Türk toplumunda kullanıldığını belirten Dr. Demirbaş, "Orta Asya'da özellikle genç kızlar, ineklerde görülen çiçek hastalığına karşı bir bağışıklık kazanmak amacıyla, hastalıklı ineklerin çiçek bezi küllerini iğneyle alıp kendi koltuk altlarına enjekte ediyorlardı. Bu uygulama sonucu bölgede çiçek hastalığının ağır etkileri daha az görülüyordu. Türk toplumunda başlayan bu aşılama yöntemi, 1717 yılında İngiliz diplomatın eşi Lady Mary Montagu’nun İstanbul’a yaptığı ziyaret sırasında dikkatini çekti. Lady Montagu, bu yöntemi İngiltere’ye yazdığı bir mektupla duyurdu ve zamanla Avrupa’da da yayılmasını sağladı. Aşılanma ile ilgili terim olan 'vaksin' kelimesi de çiçek virüsünden türemiştir. Bilim ilerledikçe insanlar aşılama yöntemlerini daha da yaygınlaştırdı." ifadelerini kullandı.

Aşı reddi salgın hastalıkların geri dönmesine yol açabilir

Aşılanmanın yaygınlaşmasıyla birlikte, önceden ölümcül olan ve ciddi sakatlıklara neden olan hastalıkların giderek yok olmaya başladığına dikkat çeken Dr. Demirbaş, "Ancak zamanla, bu hastalıklar gözden kayboldukça insanlar bunların ciddiyetini unuttu. Salgın hastalıkların döngüsel bir eğrisi vardır: Hastalık ortaya çıkar, insanlar korkar, aşılanma ve tedavi yöntemleri uygulanır, hastalık azalınca insanlar unutur, aşılamaya önem verilmez ve hastalık tekrar yükselişe geçer. Günümüzde de benzer bir durum yaşanıyor. Çiçek hastalığını, çocuk felcini veya boğmacadan ölen bebekleri artık görmediğimiz için birçok insan bu hastalıkların tehlikesini hafife alıyor." dedi.

"Toplumda sansasyon yaratan fikirler, bilimsel gerçeklerden daha fazla ilgi çekiyor"

Aşılarla ilgili ortaya atılan bazı iddiaların bilimsellikten uzak olduğunu belirten Dr. Demirbaş, "Tarihi verilere baktığımızda, 1920'lerde ABD'de yalnızca bir yıl içinde 15 binden fazla insan difteriden hayatını kaybetti. Günümüzde ise ABD’de yılda sadece bir veya iki vaka bildiriliyor. Yine 1964-1965 yıllarında ABD’de 2 binden fazla çocuk kızamıkçıktan ölürken, 15 binden fazla hamile kadın düşük yaptı. Bugün ise yılda yalnızca birkaç vaka bildiriliyor. Bu değişimin tek sebebi var: Aşılanma. Ancak insanlar, aşının sağladığı bu büyük faydayı unutarak "Acaba zararlı mı?" diye sorgulamaya başlıyor. Özellikle toplumda sansasyon yaratan fikirler, bilimsel gerçeklerden daha fazla ilgi çekiyor. Aşı karşıtlarının iddiaları komplo teorileriyle birleşerek ön plana çıkıyor ve ne yazık ki bu durumla mücadele etmek zorunda kalıyoruz. Oysa doğruyu bilirsek bilimsel metottan uzaklaşmazsak hakikate ulaşırız." ifadelerini kullandı.

"Tek bir olumsuz yayına dayanarak aşıyı reddetmek doğru bir yaklaşım değildir"

Bilimin en büyük özelliği, kendi yanlışlarını düzeltebilmesidir." diyen Dr. Demirbaş "Bugün doğru kabul ettiğimiz bir şey, yarın yanlışlanabilir. Ancak aşıların güvenliğini değerlendirdiğimizde, 100 yıldan uzun süredir kullanıldığını görüyoruz. Örneğin, çiçek aşısının izi 90 yaşındaki bir adamın kolunda bile görülebilir. Bu, aşının uzun vadeli etkilerini değerlendirebileceğimiz geniş bir veri setine sahip olduğumuzu gösteriyor. Bu kadar güvenli ve bilimsel olarak desteklenen bir yöntem varken, tek bir olumsuz vakaya dayanarak aşıların zarar verdiğini iddia etmek haksızlıktır. Aşılar hakkında binlerce bilimsel yayın var. Elbette bazı yayınlar art niyetli olabilir veya hatalı hesaplamalar içerebilir. Ancak elimizde 999 tane aşının faydalarını gösteren bilimsel veri varken, tek bir olumsuz yayına dayanarak aşıyı reddetmek doğru bir yaklaşım değildir. Aşı tereddütü yaşayan insanlara bilimsel metotlarla, doğru bilgileri sunarak yardımcı olmamız gerekiyor." şeklinde uyardı. (İLKHA)

Kaynak: ilkha