Süresiz nafaka aile kurumunu tehdit ediyor! Süresiz nafaka aile kurumunu tehdit ediyor!

Türkiye’nin yıllık yağış ortalamasının 643 milimetre olduğunu belirten Öztürkmen, son yıllarda bu değerin ciddi değişkenlik gösterdiğini ve 2024-2025 yılının da son 50 yılın en kurak yılı olarak kayıtlara geçtiğini vurguladı.

Öğretim üyesi Öztürkmen, Türkiye’de tarımsal üretimin büyük oranda yağışa bağımlı olarak gerçekleştirildiğini, sulanabilir alanların sınırlı olduğunu ifade ederek, kuraklığın hem tarımsal üretimi hem de yaşam standartlarını doğrudan etkilediğini belirtti.

Sulanan alanlardaki verimin kuru alanlara göre 4-5 kat daha fazla olduğunu söyleyen Öztürkmen, Yağış rejiminin hayati önem taşıdığını ifade etti.

“Suyun ve toprağın kıymetini bilmek zorundayız”

Hızlı bir şekilde sulamada verimliliğin arttırılmasının şart olduğunu söyleyen Öztürkmen, “Türkiye'nin yağış ortalaması 643 milimetre ve son yıllarda değişen bir yağış rezervi var. Her yıl birbirinden farklı bir Türkiye ortalaması görüyoruz. Bu yıl da Türkiye’deki yağış bakımından son 50 yılın en kurak yılı olarak geçti. 2023’te de aynı şekilde bir kuraklık yaşanmıştı. Bu kuraklık hem tarımsal üretimde hem de yaşam standartlarımızda büyük yoksulluk oluşturuyor. Normal koşullar altında Türkiye’de sulanan alan ya da sulanabilir alan miktarı çok fazla değil. Tarımsal üretimimizin büyük bir kısmını yağışa bağlı alanlarda yapıyoruz. Bu kuraklık, bütün tarım sistemini etkileyip kuraklık sonunda da bir verimsizliğe yol açacaktır. Normal koşullar altında sulanan alanlarla kurak tarım arazileri arasında 4-5 katına varan bir verim artışı var ki o yüzden bu verimli olan sulu alanların üretiminin artması ile beraber kuru tarım arazilerinin artması çok istenir. O yüzden yağış rejimi bizler için çok önemli. Şimdi normal koşullar altında bizim Şanlıurfa yağışı 440 milimetre. Az önce Türkiye yağış ortalamasının 643 milimetre olduğunu söyledim. Şanlıurfa üzerinden hareket ederek Türkiye'nin durumunu sentezlemeye çalışalım. Normal koşullar altında yıllık 440 milimetre yağışa sahip olan Şanlıurfa ilinde, 2023 yılında 276 milimetre yağmur yağdı. 2024 yılında ise yağış miktarı 560 milimetrelerde oldu. Bu yıl, su yılı olarak yani ekim ayından bu aya kadar geldiğimizde 6-7 aylık bir dönem var. Bu 6-7 aylık dönem içerisinde, 1990 yılından 2024 yılına kadar yağış rejimini incelediğimiz zaman, ekim aylarından nisan aylarına kadar olan dönemlerde ortalama yağış 230 milimetreye denk geliyor. Fakat bugüne baktığımızda, ekim ayında bugüne kadar yağan yağmur miktarı Şanlıurfa genelini söylüyorum yaklaşık olarak 94 milimetre. Yani bu yağış Harran, Akçakale, Viranşehir, Ceylanpınar bu bölgelere gittiğimizde 90 milimetrenin altına düşüyor. Bir tek Halfeti ve Birecik taraflarında 90’ın ortalarında, 94-95 milimetre civarlarında. Bu, kuru tarım yapan çiftçilerimiz için oldukça büyük bir problem. Kuru tarımdaki ürünü yetiştirebilmesi için bugüne kadar en az 200 milimetre yağış alması gerekirdi fakat alamadık.” diye konuştu.

“Ruhsatsız kuyular kontrol altına alınmalı”

Daha az su kullanan kuraklığa dayanıklı çeşitlerin geliştirilmesi gelecek dönemler için stratejik olarak yapılması gereken bir proje olduğunu ifade eden Öztürkmen, “Elimizde su olan bölgelerde de bu kuraklığın gelecekte olacağı, su kaynaklarının azalacağı ya da önümüzdeki dönemlerdeki su rezervinin ne olacağını bilemediğimiz için hızlı bir şekilde sulamada verimliliğin arttırılması şart. Yani bugün damla sulama kullanımı Türkiye’deki yüzdeliğine baktığımızda sulanan alanlarda yüzde 60 civarında. Bunların yüzde 70’e, yüzde 80’lere çıkarılması önemli. Çünkü biz suyu ne kadar idareli kullanırsak, o kadar çok alan sulayabiliriz ve önemli olan bu alanların düzgün bir şekilde, kontrollü bir şekilde sulanması. Yine yeraltı suyunu kontrol etmemiz şart. Bunu için Türkiye’deki bir diğer problem ruhsatsız kuyuların bulunmasıdır. Bir an önce bunların disipline edilmesi önemli. Çünkü gelecekte neyin ne olacağı hiçbir şekilde belli olmaz. Yine kuraklığa dayanıklı ürünler, yani nohut, mercimek, arpa gibi susuz yetişebilenlerin ürün patentinde olması önemli. Bazı ürünlerin de işte buğdayda, mısırda, pamukta daha az su kullanan veya daha erkenci, kuraklığa dayanıklı çeşitlerinin geliştirilmesi, bana göre gelecek dönemler için stratejik olarak yapılması gereken şeylerdir. Türkiye’de kuraklığın artmasının büyük sebeplerinden bir tanesi, hani iklim değişikliği dediğimiz olgu. Bugün Türkiye sıcaklık derecesine baktığımızda yüzde birin üzerinde bir artış söz konusu. Bununla beraber, bu sıcaklık artışı ile beraber ben biraz şeye yorumluyorum: tarım arazilerindeki deformasyona ve betonlaşmayı kontrolsüz hale getirdik. Kaynakların söylediğine göre normalde tarım arazilerindeki sıcaklık, betonlaşan alanlardaki sıcaklıktan 6-8 derece daha düşük. Yani biz doğanın sıcaklığını arttırdık. Tabii ormansızlaşma, ağaçsızlaşma da yine bunun panellerinde en önemli problemlerden bir tanesi. Bunlara göre, bu etkilere göre biz yağmuru, bulutu ya da yağışları belli bir yerden belli bir yere doğru hareket ettirmeye başladık ki bence doğanın kurallarını bozup kendi hayatımızı bozduğumuzun farkında değiliz.” ifadelerini kullandı.

“Suyu verimli kullanmak zorundayız”

Toprağın su ihtiyacını karşılamak için farklı seçeneklerin kullanılması gerektiğinin altını çizen Öztürkmen, “Normal koşullar altında dünyada uygulanan anız örtülü tarım var, yani tarım arazilerinin çok fazla deformasyona uğratılmadan, toprak yüzeyinin kaplı olarak tutulması yani anızla tarım. Yine aynı şekilde toprağa çok fazla işlem yapılmaması, topraktaki mevcut nemin kaybedilmemesini amaçlayan tarım yöntemleri var. Bununla beraber, bir de son zamanlarda kuraklığın önümüzdeki dönemlerde de karşımıza çıkabileceğini düşünerek kuraklığa dayanıklı tarımsal ürünlerin kullanımı çok önemli. Bakanlığın son dönemlerdeki havza yönetimi, bu suyun kontrolü için bazı ürünlerin, çok su kullanan ürünlerin farklı havzalarda üretilmesi gibi yapılan önlemler de suyun verimliliğini arttıracaktır diye düşünüyorum. Ben kuru tarım arazilerinin haricinde sulanan tarım arazilerinde de suyun iyi kontrol edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bir süre sonra tarım arazilerinde de eğer suyu verimli kullanırsak, daha fazla suyu daha fazla alanda kullanıp verimimizi o derecede arttırabiliriz. Az önce söylediğim gibi modern sulama sistemlerinin hayata geçirilmesi, bunların desteklenmesi, damla sulama gibi, yağmurlama sulama gibi sistemlerin daha uyumlu bir şekilde kullanılması, suyun verimliliğini arttıracaktır diye düşünüyorum.” şeklinde konuştu.

“Kuraklık, dünyada en önemli olan unsurlardan bir tanesidir”

Dünya genelinde yaşanan kuraklıklara bir önlem alınmaması halinde başımıza gelecekleri kestirmemizin mümkün olmadığını ifade eden Öztürkmen, şunları kaydetti:

“Dünyada sadece ülkemiz için değil, çok değişen bir iklim rejimi var. Bu değişen iklim rejimine bir an önce ayak uydurmamız şart. Gelecek için alınması gereken birçok önlem var. Kuraklık, dünyada en önemli olan unsurlardan bir tanesidir. Tabii hayatta kalabilmek için üretmek, suyu içmek, besini yemek zorundayız. O yüzden hızlı bir şekilde suyun tasarruflu kullanılması, suyun düzgün kullanıldığını ortaya koyan çalışmaların desteklenmesi ve yürürlüğe koyulması gerekir. Daha önce alınmış olan, işte su ile ilgili, toprakla ilgili kullanımını ortaya koyan yönetmeliklerimiz var. Bunların kati şekilde uygulanması çok önemli. Aksi takdirde bugün, yarın ne olacağını bilmiyoruz. Bir dahaki kuraklığı daha farklı yaşayabilir miyiz, yoksa daha fazla yağışlı mı yaşarız? Şanlıurfa üzerinden yine bir örnek vereyim. Yıllık yağışın 440 milimetre olan Şanlıurfa’da, 2023’ün 15 Mart’ında üçte biri yağdı, 145 milimetre. Dolayısıyla hem susuzluğa hem de suyun fazlalığına sıkı bir şekilde kontrol getirmeliyiz ve suyun kontrolünü çok iyi yaptığımız takdirde bu yaşanan krizleri en az zararla kapatıp yaşamımıza devam edebiliriz diye düşünüyorum.” (İLKHA)

Kaynak: İLKHA