Çınar ilçesine bağlı Yıllarca (Gogweri) Mahallesi'nde düzenlenen program, HÜDA PAR İl Başkanı Zeynul Abidin Gülsever, Çınar İlçe Başkanı Aziz Tekdal ve beraberindeki heyet ile STK temsilcileri, Karacadağ bölgesi mahalle sakinleri ve şehid yakınlarının yoğun katılımıyla gerçekleşti.
Molla Erhan Karagöz'ün Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başlayan programda selamlama konuşması yapan şehid yakınlarından Hadi Gülçer, o dönemlerde PKK'nin bölge halkı üzerindeki baskı ve zulümlerinden söz ederken örgütün İslam'la hiçbir alakası olmadığından PKK tarafından kendilerine yapılan teklifleri hiçbir surette kabul etmediklerini dile getirdi.
PKK karşısında dik duruşlarından ötürü aile olarak 11 şehid verdiklerini kaydeden Gülçer, bu anlamlı günde kendilerini yalnız bırakmayan tüm katılımcılara teşekkürlerini iletti.
Özlem Ajans ilahi ses sanatçılarının şehidlere ithafen bestelenmiş ezgi ve marşları seslendirmesiyle devam eden programda günün anlam ve önemine ilişkin Molla Siraç Şanlı bir konuşma yaptı.
"İslam sadece namaz, oruç, hac ve zekâttan ibaret değildir"
Peygamberin tümünün hak-batıl mücadelesi verdiği gibi günümüz Müslümanlarının da bu mücadeleyi verdiğini ve vermeye devam edeceğini belirten Molla Şanlı, bu mücadelede Allah Azze ve Celle müminlerden Allah'ın emirlerini uygulamasını isterken kendisine şirk koşarak 'benim kanunlarım' diyenlere karşı mukavemet etmeyi emrettiğinin altını çizdi.
Bu emire binaen her Peygamberin kendi dönemindeki firavunlara karşı mücadele ettiğini kaydeden Şanlı, "Yani İslam sadece namaz, oruç, hac ve zekâttan ibaret değildir. Bu ibadetlerin yanında asıl görev meydanlarda şeytan ve şeytanın dostlarına karşı mücadele etmektir. Tabiki bu mücadele de bedel gerektirir. Nitekim İslam tarihine bakıldığında batılla, firavunlarla mücadele eden peygamberlerin tümü mallarıyla ve canlarıyla bedeller ödemişlerdir." ifadelerini kullandı.
"Uhud'ları yaşadığımız anların en bariz örnekleri burada yatan şehidlerimizdir"
1990'lı yıllarda PKK ve türevlerinin başta Karacadağ olmak üzere bölge halkına yaptığı zulüm baskılardan söz eden Şanlı, o dönemi şu ifadeler ile aktardı:
"Bundan 40 yıl önce bizlerde Allah Resulü'nün davasına baş koyduk. Batılın, zulmün ve şirkin hâkim olduğu o dönemlerde zilleti kabul etmeyerek Peygamberlerin yolunda gideceğimizi söyledik, haykırdık. Bizler adeta uhud, bedir, hendek, hayber, huneynlerin mekteplerin oluşturduğumuz o dönemde her şeyi göze almış; kurban olacağımızı, muhacerata sürükleneceğimizi, uhudlarda olduğu gibi parçalanacağımızı biliyorduk ama cennet karşılığında hepsine göğüs germeyi kabullenmiştik. Bu yaşadıklarımız hikâye veya masal değildir. Nitekim uhud'ları yaşadığımız anların en bariz örnekleri burada yatan şehidlerimizdir."
Şanlı, "Yaptıklarımızdan da davamızdan da pişman değiliz. Kardeşimiz Şehid Muhammed Emin'in babası '31 yıldır evladımızın kanı üzerinde onun davasını takip ediyoruz' diyor. Uhud'un takipçisi olduğumuzun delili bu mayın şehidlerimizdir. Mayının patlatıldığı gün elimizde poşetlerle 100 metre aralıklarla ceset parçalarını yerlerden topluyorduk. Bu topluluğun, camianın gül bahçeleri sularla değil, şehid kanlarıyla sulanmıştır. Bu sünnetullahtır ve bu bahçeler asla kuraklık görmez. Aradan 31 yıl geçmesine rağmen halen bahçeleri çiçek vermektedir. Şehidlerden bizlere bırakılan bu miras basite alınacak türden bir miras değildir. Şayet bizler gece-gündüz onların bıraktığı bu miras için düşünür yeri geldiğinde üzülür ağlarsak işte o zaman bu mirasın hakkını verebilmiş oluruz." şeklinde konuştu.
"Samimiyetimizi yenilemek için bugün yine buradayız"
İslam davasına adananlar ile ailelerindeki bilinç ve şuuru yaşananlardan kesitlerle aktaran Şanlı, "Bu davaya hazır olmamızı anlatmak istersem bunun en güzel örneği o katliamda şehid edilen Muhammed Emin ve Muhammed Halil kardeşlerin arasındaki diyalogdur. Bu kardeşler henüz 12 yaşlarındayken Kadir Gecesini camide idrak ederken birbirlerine 'şehid olursan bana şefaat edeceğine söz verir misin?' diyordu. O kardeşlerin Kadir Gecesindeki duaları kabul oldu. Muhammed Halil'in bedeninin yarısı yoktu. İkisinin ruhları beraber cennete gitti. Annesi cesetlerin üzerine geldiğinde feryad-u figan koparmadı, aksine 'Ya Rabbi bunları kurbanım olarak kabul et' dedi. İşte bizler bu samimiyet ve şuurla bu yola koyulduk, o samimiyetimizi yenilemek için de bugün buradayız." dedi.
Şanlı, "Evet, uhud sahnelerini bu coğrafyalarda tekrardan görmek mümkündür. Çatmadal (Delavgur)'da Şehid Hüsnü, çobanlık yaparken namaz kıldığı esnada secde anında satılmış hain örgüt tarafından kurşunlandı. Babası evladının cesedi başına geldiğinde tekbir getirerek 'Allah'ım sana hamdolsun, ben de şehid babası oldum' demişti. Bellitaş (Xırbesıtil)'tan Şehid Hamza 8 Ocak 1994'de Diyarbakır'da şehid edilmişti. Bir sonraki güne Bulutçeker (Kupik)'de defnetmek üzere cenazeyi mahalle camisinde bekletirken şehidin annesi Uhuddaki Safiye misali evladının cesedine bakarak 70 yaşıyla 'oğlumun şehadeti mübarek olsun' diyordu." diye belirtti.
Program, Molla Bahaddin Demirel'in yaptığı dua ile sona erdi.(İLKHA)