Kudüs ve Filistin Komisyonu ve Dünya Müslüman Âlimleri Birliği tarafından organize edilen "Gazze'nin Minarelerinden Yükselen Çağrı" başlığı ile "Birinci Türkiye Âlimler Birliği Konferansı" dünyanın birçok ülkesinde ilmi heyet temsilcilerinin katılımı ile İstanbul'da devam ediyor.
"Geldiğimiz noktada, artık konuşmaktan öteye geçmek zorundayız"
2 gün devam edecek olan programda bir konuşma gerçekleştiren İTTİHADUL ULEMA Genel Sekreteri Mehmet Özer, "Bugün burada Gazze meselesi üzerine konuşmak, açıkça ifade etmeliyim ki, bana bir yük ve sorumluluk olarak gelmektedir. Çünkü şu ana kadar bu konuda söylenmedik söz kalmadı. Sistematik bir soykırım tüm şiddetiyle devam ederken, çocukların çığlıkları Arş-ı Âlâ'yı sarsarken, sadece konuşmakla yetinmek bizler için vicdani ve ahlaki bir vebaldir. Pratik karşılığı olmayan her söz, direnişe saygısızlık, şehitlerin aziz kanına ise ihanettir. Bir buçuk yılı aşkın bir süredir, Gazze halkı, kadınları, yaşlıları, çocukları ve kahraman mücahitleriyle insanlığın hafızasında görülmemiş bir vahşeti yaşıyor. Ne yazık ki, onların feryatlarına kulaklarımızı tıkadık. Onları, zulmü bir yönetim politikası hâline getirmiş siyonist işgalcilerin ve onların küresel iş birlikçilerinin insafına terk ettik. Tepkilerimiz genelde yüzeysel ve sembolik düzeyde kaldı. En duyarlılarımız dahi sadece maddi yardımda bulunmakla yetindi. Toplumsal bilinç inşa edilemedi, siyonist ürünlere karşı etkin bir boykot bilinci geliştirilemedi. Evet, bazı İslami çevreler hassasiyet gösterdi, ancak geniş halk kitleleri yeterince harekete geçirilemedi. Oysa toplumun dinî önderleri, kanaat önderleri, imamları ve hocaları bu konuda daha aktif bir rol üstlenebilirdi. Zira halk, itimat ettiği önderlerin çağrısına kulak verir. Ne var ki bizim çağrımız yeterince yankı bulamadı. Bugün geldiğimiz noktada, artık konuşmaktan öteye geçmek zorundayız." diye konuştu.
"Zamanın vecibesi olan cihattan ulema başta olmak üzere hepimiz sorumluyuz"
Özer, "Hepimizin bildiği, ancak yeniden hatırlamamız gereken temel bir hakikat vardır: Her vaktin kendine mahsus bir vecibesi vardır. Nasıl ki güneş tutulduğunda veya yağmur yağmadığında kılınması gereken namazlar varsa, Müslüman coğrafyalarda oluk oluk kan akarken de, bu zamanın vecibesi olan cihattan ulema başta olmak üzere hepimiz sorumluyuz. Dünya Âlimler Birliği'nin cihadın farziyeti hususunda kısa süre önce yayımladığı fetva, bu noktada son derece önemlidir. Artık mesele sadece fetva vermek değil, bu fetvayı hayata geçirmek, ameli ve fiilî bir mücadeleye dönüştürmek meselesidir. Bu salondan çıkması gereken en mühim karar, bu olmalıdır. Toplantılar tertip ederek vicdanlarımızı rahatlatamayız. Her toplantı, her konuşma; karşılığında bir eylem, bir faaliyet ile desteklenmelidir. Bu, halkı boykot konusunda bilinçlendirmek olabilir, siyasi farkındalık oluşturmak olabilir. Ne şekilde olursa olsun, ulema bu işin öncüsü olmalıdır. Aksi takdirde, hem Allah katındaki sorumluluğumuzu yerine getirememiş oluruz, hem de toplum nezdinde güven zedelenmesine uğrarız." şeklinde konuştu.
"Çocuklarımızı Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi'yi örnek alarak yetişmeliyiz"
Yapılacak çalışmaların yanı sıra idareciler üzerinde etkili bir kamuoyu baskısı oluşturulması gerektiğini de vurgulayan Özer, son olarak şu ifadeleri kullandı:
"Siyonist rejimle her türlü ilişki kesilmeli; uluslararası platformlarda bu zulmün durdurulması adına siyasi ve diplomatik baskılar artırılmalıdır. En azından, İslâm dünyası siyonist yapıya tüm saha ve imkânlarını kapatmalıdır. Nihayet, Kudüs’ün işgalden kurtulması adına bir stratejimiz, bir yol haritamız olmalıdır. Plansız, hedefi ve vizyonu olmayan bir direnişin başarıya ulaşması mümkün değildir. Bu bağlamda, düşmanı yani Siyonist ideolojiyi tanıyacağımız araştırma merkezleri kurulmalı, Selahaddin Eyyubi neslini tanıtacak akademiler hayata geçirilmelidir. Çocuklarımız, Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi'yi örnek alarak yetişmeli ve bu dava için bilinçli bir nesil inşa edilmelidir. Rabbimizden niyazımız, bu yolda her türlü bedeli ödeyen izzetli Gazze halkını muzaffer kılsın. Şehitlerine rahmet, yaralılarına şifa; gaflet uykusuna dalmış ümmete de basiret ve dirayet nasip etsin." (İLKHA)